17 Aralık 2009 Perşembe

DEĞER

I

Eğer bir değer,

Emekle kazanılmışsa eğer,

Uğrunda savaşmaya değer.

Şayet vatansa sözkonusu en büyük değer,

Uğrunda Mustafa Kemal’in askeri olmaya değer!…

Millet isterse şeriat gelir laiklik gider, diyorsan eğer,

Hala ulemalardan medet umuyorsan eğer,

Mecelleyi, yasaların üstünde görmekte israrlıysan eğer,

Cumhuriyet kanunları birgün haddini bildirmeye yeter!..

Osmanlıdan hala medet umuyorsan eğer,

Son Sultanın son seferi sana ders olsun yeter!..

Üç dalkavuk sana öyle sıfat taktıysa eğer,

İnanıpta o makamı, sakın aklına sokma yeter!..

Milletin efendisi, hem de anasıyla,meydanlardan kovuluyorsa eğer,

Gurbetçiye,battıysa paran git gaspçıdan al, denebiliyorsa eğer,

Yoksulluğun çaresi,üçbuçuk torba erzak sanılıyorsa eğer,

Kayıp deveden sorumlu, Ali’yle dindaş değilsin;

Bari saklama, itiraf et yeter!…

Egemenlik ulusun, sözü sana batıyorsa eğer,

Sence makamın tek sahibi tanrıymış meğer.

Yedi yıldır, niçin tuttun su başını, sorarlarsa eğer,

Hedef için, papaz kılığı bile vız gelir demiştin,

Biz anlarız, tekrarla yeter!…

Bu ülkede kemalizm bitti sanıyorsan eğer,

Atanın huzurunda toplanan milyonlara iyi bak yeter!..

Cumhuriyet ilelebet korunmak zorunda kalırsa eğer,

Bilesin ki; hem hayına hem düşmana gücümüz yeter!…

Dalkavuklar zincirini kırabilseydin eğer,

görecektin sana destek, çöpten farksızmış meğer.

Ülkenin mevcut hali yangın yerinden beter,

Muhaliften bir söz diye, İnanmıyorsan eğer,

Çıkar atgözlüğünü, etrafına bir bak yeter!…

II

Kırmızı çizgilerin hepisinden vazgeçtin,

Cihanda barış dedin, iç barışı tükettin.

Ettiğin yetmez gibi üstüne de tüy diktin.

Ne düşmanlar dost oldu, üstelik dosttan ettin!…

Hatalar zincirine yeni halkalar taktın,

Acılım bahaneydi, etnik fırsat yarattın.

Açılım ayrışmaya, ayrışma bölüşmeye,

Bölüşme dövüşmeye gitmesin; temennimiz

Yeter çekil aradan, biz tekrar birleşiriz!…

Yargıyı bırakmalı özgür olsun, diyorsun,

Ama, bazı mahkemelerin savcısı oluyorsun.

Dokunulmazlık denince tüylerin diken diken,

Verdiğin cevap hiçte, tatmin edici değil.

Siyasi omuzlarda beşyüz dosya var iken,

Güvenmem mahkemeye, onlar tarafsız değil!..

Asker polis ve aydın toplanmış tek sepette;

Sözkonusu zülfü-yar, işte o an un ipte!…

Tarafsızlık, senden yana olmaksa,eğer

Özgürlük verdiğinle susmaksa, eğer

Susmak biada katılmaksa eğer,

Saklamadan tebaadan açık demişsin meğer ;

Duysun artık bu sözü uykudaki milletim!:

Ben ülkemi pazarlamakla mükellefim!..

Söylemlerin gün gelip derse konu olacak!…

Demokrasi seninle çok anlam(!) kazanacak!…

İsteriz ki.. adalet, kirlileri döksün ortaya,

Bu seçilmiş demesin, taksın oltaya!..

Asker aydın, polis hesap verirken,

Sırtlarında eşek yükü dosyayla,

siyasiler korunup yatmasınlar sultaya!…

Sattın savdın herşeyi, ülkenin serveti bitti,

No’ldu gelen dolarlar, hepsi faize gitti.

Bundan böyle faizler ne ile ödenecek!?

Alacaklı isterse toprak mı verilecek!?…

Söylermisin ne kaldı ülkede satılacak?

Kimlere yetecek ki bir gemicik bir uçak.

Onlar çıkarsa elden, mahdumlar ne olacak….?

Bunları düşünerek daha servet yapmalı,

Yeni 19 Mayıs’ları hep hesaba katmalı…

III

Ülke dostu(!) George Saros dün ne buyurmuştu…?

Almadan fikrimizi dünyaya duyurmuştu.

“Türklarin en iyi ihraç malı ordusu!…”

Yermisin!… Yutarmısın!… bizce ağır doğrusu!…

Saros’tan beslenenler, görev başında, hazır;

Hami kesilir herbiri, sanki görevli nazır!…

Azar, küfür on para. basıyorlar narayı,

Küstürmeyelim aman,açmayalım arayı,

Nasıl besleniriz biz, ya keserse parayı!..”

Saros söyledi diye, yalancı mı çıkmalı,

Olamaz böyle bühtan!.. gereğini yapmalı!…

Dostlar(!) istesin yeter, yerine getiririz,

Bura Ürdün, bura Irak, Afganistan demeyiz

Kıbrıstan asker çeker, orlara göndeririz.

Hem bu taviz değil ki, namus belası mı ki..?

Taviz dediğin neki, biz onu da veririz.

Bu sayede AB’nin gözüne de gireriz.

Halk deyiverirse birgün; Vatanın Bağrında Hançer!…

Kükrerlerse birlikte; Kurtarılmalı Mader!..

Herşey hesaplanmalı, hesabı tam yapmalı…

Hesapların sonunda ahh!.. keşke… olmamalı!..

Din iman sana, han hamam bana deyip

Servetlerin üstüne daha servet katmalı..

Açlık ve yoksulluk kol gezerken Ülkede,

İşsizlik sarmışken çepeçevre ufku,

Sandıkta zafer çığlıkları,… olmuşsa tek tutku!…

Yoksunken milyonlar henüz beş yıllık eğtimden,

Sınavlarda yüzbinler sıfır çekerken ilimden fenden,

Bu çağda hala korkuluyorsa Darvin’den…

Felç olmuşken ülkede ekonomi, hem sanayi, hem tarım,

Duyuramıyorsa sesini, işçisi, kölüsü, emeklisi, memuru

Diyemiyorlarsa, ben de varım!…

Umuda yolculukta, kaçmak üzereyken tren,

Suçlu ilan ediliyorsa hem emekçi hem işveren,

Üç çocuk israrı hala sürüyorsa eğer,

Gülüp geçmek yetmez, hesabını sormaya değer!…

Zannetmeki saltanat bir ömür boyu sürer,

Hayaldir kazandığın şan, şeref ün, birgün biter!

Gerçek gibi gelmezse sözlerim eğer,

Kimler gelmiş, kimler geçmiş o makamdan, hatırla yeter!…

Tarih sayfalarında yer almak önemliyse eğer,

Başardın sen bunu, dönemin yazmaya değer!…

Atatürk ve Vahdettin tarihe eşzamanda geçtiler,

Tarihçiler kayıtta, farklı kalem seçtiler.

Birisi altın harfle yazıldı, altı çizildi,

Diğerine kara kalem çok geldi, üstü çizildi…

Tarih seni de yazar, bakar kör değilse eğer,

Kalemini seçerler, sen kimin yerindesin, kararını seç yeter!…

Demokrasi diyerek, hukuku çiğnedinse eğer,

Kandırmışsın bizleri takiyye yapmışsın meğer.

Öfkeyi hak görerek, her kurumu payladın,

Ne mahkemeler kaldı, ne ordu, ne de aydın,

Ne bu çiftçidir dedin, ne memur ne emekli.

Hızını alamadın, bakanını payladın.

Her konuda tek oldun, kanunları sen yaptın,

Her makama görevi tek elden sen dağıttın.

Milletvekilleri senin, bakanın, müsteşarın,

Memurlar bile senin, basındaki yandaşın…

Hepsi bukadar değil, Meclise başkan seçtin,

Nerdeyse unutmuştum, Reis bile eserin!…

Seçmek yetmedi sana, Reis’e süre verdin!…

Her yönden alkış aldın, hele yandaş basından!…

Tek adamsın tek adam; sana feda bu vatan!…

Çok şey var aslında daha diyecek,

Para yok ki!… ceremeye verecek!…

Mani ile diyelim, geriye kalanını,

Halk türküde söylesin açılım yalanını.

Olmuyor hey!… olmuyor

Eşitlik sağlanmıyor

Senin bu dediklerin

Hukukta yer almıyor.

Ay bulutta bulutta,

Karanlık sardı yurtta.

Adalet gelsin diye,

Gönlüm hala umutta.

Ey halkım!… son sözüm artık sana!…

Bunca, yalan, talandan, makam utanmıyorsa eğer,

Bunları taşımaktan utanmak bize düşer,

Sokağa çıkmayalım, bu ayıp bize yeter!…

8 Aralık 2009 Salı

DOĞA KANUNLARI
HER ALANDA GEÇERLİDİR!…

Doğa kendi kanunlarını koymuştur, ve hiçbir kişiye, hiçbir sisteme hiçbir koşulda, kendi kurallarını uygulamakta en küçük bir ayrıcalık tanımamıştır. Doğa kanunları değiştrilemez. Yeni şartlara göre doğa o şartların sonuçlarını uygular. Kendi şartlarınızın sonucu sandığımız, oluşum aslında doğanın kendi kanunlarına göre oluşturduğu sonuçtur. Sizin yaptığınız sadece, belirlediğiniz şartlara göre, varolan doğa kanununun ortaya çıkmasını sağlamak olmuştur, keşifdir. Bu yüzden, ayni şartlarda, ayni olaylar hep ayni sonuçları doğurur. Farklı sonuç farklı koşulların ürünüdür.
Demek istediğimiz şudur ki, bilimsel çalışmalarda, önce sonucun doğurabileceği olumlu olumsuz etkiler hesaba katılarak, şartlar buna göre oluşturulmalıdır.. Yoksa, sonuçları hesaba katmadan yapılacak değişikliklerin önce kendi sistemine, sonra topluma ve insanlığa verebileceği zararları göze almak demektir ki bu, bilimsellik dışı bir eylemdir, bilimsellik dışı bir eylem de insanlık ögelerinden uzaktır. İşte küresel ısınma, buzulların erimesi, atmosfere salınan ve atmosferi delik deşit eden zararlı gazlar.. Bilim insanlığın emrinde ve hizmetinde olmalıdır. bir siyasetçinin öncelikle kendi toplumunun hizmetinde olması gerektiği gibi…

İşte sözü getirmeye çalıştığımız o doğa kanunu:
Bir sistem kendisini yok edici unsurları içinde taşır. Şimdi bunu biraz açalım.
Hidrojen ve oksijen; biri yakıcı, diğeri yanıcıdır, tepkime sonucu su oluşur. Oluşan su yanmadığı gibi, söndürücüdür. Petrol ve türevleri yanıcıdır, yanma ürünü, karbondioksittir, söndürücüdür. Kendilerini yok eden unsurlar sistemin bünyesinde…
Sıkıştırılan bir gaz, sıkıştıran unsuru yok etmek için ya hacimce büyüme çabası gösterip karşı koyacak ve sonuçta patlayacak,veya hacimce küçülerek sıvılaşıp pasifize olacaktır. Tıpkı toplumsal patlama veya pasifize olmak gibi!…
İnsan bünyesinde, bünye için en tehlikeli mikrop ve bakteriler yaşama ortamı bulur. Ancak bünye,ayni anda onlarla savaşır. Her iki tarafın amacı karşı tarafı altetmektir. Doğanın kanunu budur. Alteden kazanacaktır. Tıp bünyeden yana tavır aldığı için hain değildir.
Doğal denge sistem içindeki rekabetle kurulur.. Kurulan bu denge dinamikitir. Dengede dönüşüm, her iki yönde ve eşittir. Ortaya konun şartlar, kimin lehine ise, sistemin dengesi o yöne kayar.
Başta söylediğimiz de işte budur. Şartları ortaya koyarken, amacı da ortaya koymak gerekir… Kimin için, kimin lehine!…

Doğa kanunları sadece, dağ, taş, orman, maden, madde… hava, iklim,…. Element, bileşik…. Katı, sıvı, gaz… için mi geçerlidir? Elbette hayır!… Toplum doğanın doğal bir parçası değil mi? Öyleyse toplumun her kesimi ve her durumu için de aynen geçerlidir doğa kanunları…
Örnek mi istiyorsunuz… alın işte: * Bir ülke kendi hainini de kendi bünyesinde taşır* Hiçbir zaman, bir ülkenin hain sayısını sıfırlayamazsınız.
(Hatırlarsınız, büyük usta, büyük şair, Attila İlhan da ülkemiz için bir hain kontenjanından söz etmiş sayısal oran bile belirlemişti.)
Madem ki bir ülkede hain var olmaya devam edecek, ülke şartlarının yani kanun ve kurallarının, hain sayısını artırıcı yönde denge değişikliğine neden olmayacak şekilde oluşturulması gerekmez mi? Tersi tavizdir. Dengede taviz yoktur!… Yoksa,denge taviz verilen lehine gelişir. Sistemin dengesinin taviz verilen lehine kayması veya kaydırılması, mevcut kanun ve nizamlarla yapılamaz. Şartlarda değişiklik gerektirir. Bu değişikliklerin de toplumu nerelere götüreceği siyasi bir öngürü gerektirir. Önceden hesaplanmayan, yok edici unsurun galibiyeti, bünyeyi ortadan kaldırmaya, yaralamaya, sakatlamaya, bölmeye kadar da götürebilir!…
İşte göz önünde tutulması gereken tehlike budur. Bu tehlikeli durumun sorumlusu elbette tavizi veren, ve şartları o yönde değiştiren olacaktır. Ancak sorumlusu belli olsa bile, çöken sistemin altında kalacak olan sadece tavizci olmayacak, ceremeyi tüm toplum çekecektir.
Sonuç, açık net ve kesindir: Tehlikeli gidişin durdurulması, bu koşulları hazırlayan kişilerin engellenmesi ile mümkündür.
Bugünden itibaren yayında olacağız !

Sizlerle yazılarımı bu alanda da paylaşmaya başlıyacağım. Yorumlarınız benim için değerlidir.

Görüşmek dileğiyle !