29 Nisan 2010 Perşembe

GERÇEK VE DAYATILAN DEMOKRASİ VE SONUÇLAR

GERÇEK VE
DAYATILAN DEMOKRASİ..
VE Mehmet Hali Arık
SONUÇLARI... Emekli eğitimci – DENİZLİ
mehmethalilarik@gmail.com

Demokrasi, “halkın kendi kendini yönetimidir” diye belletildi. Ne bunu öğretenler derinlemesine öğretti, ne de halk derinlemesine öğrenmek için çaba sarfetti.
Seçim demokrasinin ilk şartıdır dediler.. öyledir elbet dedik. Seçimi demokrasinin ilk şartı olarak kabul ettik de seçimin yöntemi üzerinde hiç kafa yormadık. İşte dayatmalar da tam bu noktadan başlayıp gelişti. Çoğunluğun kararının demokrasi olduğuna inandırdılar önce. Çoğunluğun istemesi durumunda, herşeyin yapılabileceğinin inancını yaydılar topluma. Siz isterseniz, laiklik bile elden gider diyebildiler. Daha öncede birbenzeri, siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz demişti...O ve çevresi de kendisini demokrat(!) olarak nitelemekteydi.
Demokrasi böyle dayatılınca, demokrasinin vazgeçilmez kurumları da buna göre şekillendirilmeliydi. İşte ülkemizde bugün yaşanan kaos ortamı, çarpık demokrasi anlayışının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Çatışmanın, özü demokrasi mücadelesidir. Tarafları, demokrasiye inananlarla demokrasiyi kullananların mücadelesidir.
Ortaya çıkan kaos ortamının asli faili üzerinde kimse durmamakta.. Durmak isteyenler de demokrasi düşmanı ilan edilerek, halk nazarında etkisizleştirilmekte ve yıpratılmaktadır. Çoğunluğun azınlığa tahakkümü, sadece demokratik bir hakkın kullanımı olarak görülmenin ötesinde, bir görevmiş gibi yansıtılmakta, halk da bu yönde şartlandırılmaktadır.
Çoğunluğun, sağlanmasıyla, hakimiyetin kayıtsız şartsız kendilerinde olacağına inandırılan kitle, gerek dini gerekse maddi vaad ve sömürülerle yandaş yapılmaktadır. Bunun için de, her yol kullanılmakta.. her yol mübah sayılmakta.. Peki de; ne yapılmakta!?...
Elbet erbabı biliyor gereğini!.. konusunda o kadar erbabı ki işi kotaranlar, çalınan minarenin kılıfı çok önceden hazırlanıyor.
· Öncelikle, gerçek demokrasinin temel ilkeleri değil, yerleştirmek istedikleri demokrasinin(?) ortamı hazırlanıyor. En katı antidemokratik uygulamalar bile demokrasinin gereği gibi gösteriliyor. İçi boşaltılmış kavramlar dillerden düşmüyor. *Hukuk adına, hukuksuzluk hakim kılınıyor.
*Cumhuriyet öneminin tüm kazanımları, bir iktidar dönemine feda ediliyor.
*Devletin bütünlüğüne yönelik eylemler, demokratikleşme ve özgürlük olarak nitelendiriliyor.
*Yandaşlık kavramına yeni ve derin boyutlar kazandırılıyor.. Basında yandaş, hukukta yandaş, idarede yandaş, çıkarda yandaş, yolda yandaş-payda yandaş!...
*Koruma ve kollamacılık sınır tanımıyor.Yandaş ise koy sepete, değilse gönder kodese!
· Tek kişinin kararları, tüm kararlara hakim kılınmakta, bu da demokrasinin vazgeçilmez gereği gibi gösterilmektedir. Karşı çıkan taraftarlar “trenden” atılmakta, muhalifler, soysuzlukla, kanı bozuk olmakla suçlanıp, korkutuluyor.
* “Önce kendini seçecekleri seçeceksin, sonra da dönüp kendini seçtireceksin” Bu ilke
demokrasinin vazgeçilmez unsuru, demokratikleşmenin ilk şartı olarak gösteriliyor..
*Partinin vekilleri, tek elden seçilmekte... bu yüzden de, Milletin Vekilleri olmak yerine
kendilerini listeye alanın vekilleri olarak görmekteler..
· Demokrasinin gereği olan uzlaşma kültürü yerine, inat ve dayatmanın hakimiyeti,
sürdürülmek isteniyor.
*Her konuda muhalefete hakaretlere varan sözlü, gerektiğinde fiili saldırılar yapılmakta
*Uzlaşmasız, meclis başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmakta, onlarda kendisini seçtiren genel başkanlarına ve partisine her vesile ile sadakatlerini göstermekte... Ve bunun adı demokratik uygulama olarak gösterilmektedir.
*Hergünün gündemi tek kişinin keyfine göre, tek kişi tarafından belirlenmekte, bu belirlemede ülke çıkarları ön plana alınmamakta!.. Ancak, belirlenen gündem halka sanki demokrasinin olmazsa olmazı gibi sunulmakta... Ve gerek parlamento içinde, gerekse dışında taraftar da bulmakta!..
Bireysellik demokrsi(!?) anlayışımıza öylesine, hakim omuş ki tek adamı itirazsız hazmetmişiz. Hazmetmekle kalmamışız, geleceğimizin tüm teminatlarını bile onun ipoteği altına sokmakta tereddüt etmez durumlara düşmüşüz..
“Bırakalım, tek otoritenin son arzusunu da yerine getirelim, anayasa değişkliğini de istediği biçimde şekillendirsin. Mutlaka bir bildiği vardır. İlerde şiddele buna ihtiyacı olacağı içine doğmuştur!... Kimbilir!...” diyeceğim ama, ülkenin demokratik yapısına gerçekten çok yazık olacak!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder